İnsanlar neden sanat eserleri yaratır? 40.000 yıl önce yaşamış insanların mağara duvarlarına resim yapmasını sağlayan içgüdüyü nasıl açıklayabiliriz? Peki günümüzdeki çağdaş sanat galerilerinde sergilenen eserlerde aynı ilhamın etkisi olduğunu söyleyebilir miyiz?
Dünyadaki tüm coğrafyalarda, tarihin her anında imge yaratmanın ardında müthiş bir kaynak vardır, o da insanın doğayla karşılaşmasıdır. İşte Başlangıçtan Bugüne Sanatın Öyküsü, nasıl düşündüğümüzü ve doğayla nasıl bir ilişki kurduğumuzu gösteren sa
Argonun temel varoluş sebebi gizliliktir. Bir sosyal grubun farklılığını ve özgünlüğünü koruması gizli kalmasıyla mümkündür. Başkalarından gizli olarak yürütülmek istenen herhangi bir iş veya başkalarının bilmemesi gereken bir mesaj ya da bilgi, pekâlâ argonun birkaç kelimesinin altında saklanabilir. Fakat argo da -her canlı dilin gelişmesi gibi- gelişmiş ve kendi sınırlarını zaman zaman aşıp başka mecralarda da kendini göstermiştir.
11. yüzyılda kaleme alınan Dîvânu Lugâti't-Türk'ten bu yana Türkçemizde va
Kayıp kruvazör Kondor’u aramak üzere Regis III adındaki gizemli bir gezegene iniş yapan Yenilmez çok geçmeden kendini karanlık bir gizemin içinde bulur. Dev kruvazör ve mürettebatı, kardeş gemi Kondor’un başına gelenleri öğrenmeye çalışırken kaçınılmaz olarak bu gezegenin sakinleriyle karşılaşacak ve çok geçmeden güçlü teknolojilerine ve silahlarına rağmen sandıkları kadar “Yenilmez” olmadıkları gerçeğiyle karşı karşıya geleceklerdir.
“Kim bilir Evren, içinde böyle daha kaç inanılmaz ve insan kavrayışına
Osmanlı Devleti her yönden renkli ve ilginç olaylara sahne olmuştu.Özellikle duraklama ve gerileme dönemlerinde kadınlar, belirleyici birer aktör olarak öne çıktılar.Padişahlar başta olmak üzere, bürokrasiyi ve günlük hayatı etkilediler.Valide sultanlar; vezirleri, şeyhülislamları, veziriazamları, kazaskerleri, defterdarları göreve getirdiler. Yaptıkları hayır işleri yanında ekonomik hayatın canlanmasına da katkıda bulundular.Entrikalar entrikaları izledi.Peki kimdi bu kadınlar? Nasıl bir dünyaları vardı? E
İslam hem Akide (inanç), hem ibadet ve hem de hayatın tüm evrelerini kuşatan evrensel bir nizamdır. İnsanlık ancak bu evrensel nizamı kabul ettiğinde yeryüzünde zulüm sona erecek ve huzura kavuşacaktır. Geldiğimiz noktada gayri müslimlerin insanlığa sundukları tüm teklifler iflas etmiş, insanoğlunu büyük bir buhrana ve karmaşaya itmiştir. Artık gelecek İslam’ındır ve İstikbalde en gür seda İslam'ın olacaktır.
Cihat, Allah (c.c.) tarafından kullarına verilmiş olan bedeni, mali ve zihni kuvvetleri Allah yolunda kullanmak, o yolda feda etmektir. İnanan kimselerin maddi-manevi bütün varlığını Allah yolunda ortaya koyarak görünen düşmana karşı, şeytana karşı ve nefse karşı yapılan mal, can, dil ve kalp ile yapılan her türlü mücadele cihaddır. "Her kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde gidecek çok yer ve genişlik bulur. Kim Allah'a ve Peygamberine hicret maksadıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse,
Mendilinin altındaki sözcükleri hiç bitmeyen meddahın, modern zamanda hayatın ortasına masasını kurup hikâyelerini anlatmaya başlamasıyla oluşan bu metinler, allem kallem etmeden, kimseye gelin beni dinleyin demeden okuru etrafında topluyor. İşinin ehli bu anlatıcıya kulak verdiğinizde merminin kulağın dibinden geçmesi kadar gerçek ve hisli bu hikâyelerin kimi zaman dinleyeni, kimi zaman anlatanı, kimi zaman da bizzat yaşayanı oluyorsunuz. Türküler, şarkılar, deyimler anlatıdaki enstrümanlığını layıkıyla ye
Babil, Yunan, İnuit, Maya, Hindu, Navajo, Polinezya, Afrika ve daha çok sayıda farklı yaratılış mitini konu alan bu kitap evreni açıklama girişimlerimizdeki benzerlikleri ve farklılıkları ortaya koyuyor.
Antropoloji ve astronomi profesörü, ödüllü yazar Anthony Aveni dünyadaki çeşitli kültürlerin kökenlerimizi nasıl açıkladığını incelerken aynı zamanda doğal çevrenin bu anlatıları şekillendirmede oynadığı rolü de gözler önüne seriyor.
“Yaratılış Öyküleriyle Dünya Mitolojisi … insanlığın doğal dünyanın ritmin
Hestia, Dionysos ve Poseidon. Herakles, Perseus ve İason. Scylla, Sphinx ve Medusa. Bu isimler hep karşınıza çıkıyor ama karakterlerin özelliklerini, başlarından hangi olayların geçtiğini, kimlerin birbiriyle iyi geçindiğini, kimlerin birbiriyle kavgalı olduğunu, kimin hangi sembolü taşıdığını hatırlayamıyorsunuz. Kısa Yunan Mitolojisi Yunan mitlerinde adı geçen tanrılar, tanrıçalar, kahramanlar ve canavarlar hakkında size kolayca aklınızda tutabileceğiniz bilgiler veriyor. Kitabı süsleyen renkli resimler d
Tanrı Dağları'nın Eteğinde, Tanrı Dağları'nın Gözyaşları ve Doğudan Batıdan Hikâyeler adlı eserleriyle gönül coğrafyamızın bam tellerine dokunan Özer Ravanoğlu, bu kez memleketin ateş çemberinden geçtiği yılları; sokak kavgalarını, cinayetleri ve 12 Eylül'e giden yolun taşlarının nasıl döşendiğini Alay Usta ve çocukları üzerinden anlatıyor. Alay Usta ve çocuklarının hikâyesi, sadece bu mütevazı Anadolu ailesinin değil gençlikleri ve gelecekleri çalınmış bir neslin hikâyesidir. Bu romanda Alay Usta'nın iki d
Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının öncü yazarlarından Tarık Buğra; uzun ve derinlikli romanlarıyla, hikâye, tiyatro, fıkra ve deneme gibi edebî alanlarda dikkat çeken eserleriyle tanınmıştır. Bunun yanında, genç okurlarına daha fazla hitap edebilecek romanlar da kaleme almıştır.
1978 yılında Bir Köşkünüz Var mı? romanını yazan Tarık Buğra, bu kitapla âdeta döneminin kuşaklar arası ilişki biçimlerine ışık tutmuştur. Yazar, eserde aynı zamanda “aile”, “hayvan sevgisi”, “birliktelik” ve “değer” gibi kavramlar
Sanmayın ki dili yok, Elbette var Taşlarının diliyle konuşur Sırlarını surlarına, Fısıldayan memleket Her taşının altından sonsuz hikâyeler çıkan şehir: Diyarbakır. Surlarıyla, Dicle’siyle, sinemalarıyla ve asırlara uzanan kültürüyle benzersiz bir dünya. Şeyhmus Diken, Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir: Diyarbakır’da, Diyarbakır surlarının tarihini, Dicle ve Fırat nehirlerinin şehirle olan bağlantısını, surların mevcut politikalar yüzünden harap olmasını ve şehrin tarihi dokusunun bozulmasını anlatıyor. Di
Bu kitap siyerin özünü ve ana kısmını oluşturuyor. Birçok anlam yüklü mesajlar ihtiva ediyor. Bu kitabı her kesimden insanın okuyacağı şekilde düzenlenmiştir. İslam tarihinde önemli olan birçok olay bu kitapta yer almıştır.
Kuranın verimli okunması için bir mealle yetinilmemeli, farklı bakış açıları na sahip mealler okunmalı, karşılaştırmalı bir şekilde okuma yapılmalı, anlam farklılıkları tespit edildiğinde not alınmalı, iniş sırasından faydalanılmak, tefsir okumaları yaparak ilgili konulara vukufiyetle haiz olunmalıdır. Bu meal çalışmasında herkesin kolayca anlayabileceği bir dil kullanılmış ve kelimelere karşılığı Türkçede anlaşılabileceği şekilde en yalın mana verilmiştir. Anlam bütünlüğünden dolayı bazı âyetler birleştiri
Zeynep Mercan çevirisi, Anca Vlasopolos’un önsözü, Joanne S. Frye’in sonsözü, Yazar ve dönem kronolojisi, Kitaba dair görsellerle.
Virginia Woolf’un ilk romanı olan Dışa Yolculuk, yolculuk “tema”sını keskin bir zekâ ve güçlü bir sanatçı duyarlılığıyla işliyor.
Babasının gemisiyle Güney Amerika yolculuğuna çıkan Rachel Vinrace, İngiltere’nin boğucu ortamından kurtulup hem başka memleketleri hem de kendini yeniden keşfetme imkânı bulur. Yolculuğu esnasında gençliğin heyecanı ve telaşıyla yeni insanların yanı
“Arkadan bağladığın başörtün kayıp gitmiş, örgülü saçın savruluyordu rüzgârda... Hele gözden yitip gittiğin dağın yamacından dörtnala gelip duruşun, şaha kalkan atın yularını çekip yanımızdan tekrar uzaklaşışın, beni görmeyişin... Yüzün başka bir yüzdü, üzenginin üzerinden doğrulup öne eğilişin, ışık vurmuştu çizmelerinin üzerine, hele ki kahkahan... Sonra bir tur daha atıp inişin, duruşun... Seni anlamak için çıktığım anılar yolculuğundaki ilk durak hep bu oldu.
Hikâye yıllar evvel, Bursa Kapalı Çarşı’dan başkente kadar namı ulaşmış bir hançer ustasının aynı demirden döverek yaptığı, birinin sapına ateş, diğerininkine toprak işlediği iki hançerle başlar. İşin içine bir tutam efsun, iki damla da kan karışınca hayatın olağan akışı değişiverir. Böylece Mutlu ve Rüya adında iki gence daha doğmadan ortak bir kader yazılır... Aslı Tohumcu, Aç Koynunu, Ben Geldim’de, ezberleri bozarak, bu hikâyenin kahramanları dışında kimseye nasip olmayacak
Bütün sakinlerinin mutlu ve huzurlu yaşadığı Cennet’te, Tanrı ilk insanı yarattı, adına da Âdem dedi. Onu yarattığı toprağa kendi nefesinden üfleyerek can verdi, bu cana hem iyilikten hem şerden, hem riyadan hem sadakatten koydu. Ona güzel olan ne verdiyse, bir o kadar da kötülük ekledi. Sonra Cennet’teki tüm varlıklara dönüp Âdem’e secde etmelerini buyurdu. Bu buyruğa karşı çıkabilecek kadar kibirli tek bir Cennet varlığı vardı, o da Azazil’di. Âdem gelene kadar Cennet’te kendi özünden bihaber, huzur içind
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 860-880 /
Aktif Sayfa : 44
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.