“Uyuyorum da. Bir ara gözlerimi açtığımda kötü rüyalar görmüş bir çocuk gibi başucumda durduğunu görüyorum. Caddeden yansıyan sokak lambasının ışığında omuzlarından sarkan ince kollarını, yana doğru düşürdüğü başını. Kenara çekilip yanıma yatsın diye battaniyeyi açıyorum. O an yerinin orası olduğuna eminim. Sımsıkı sarılıyoruz. Üzerimizdeki battaniye lavanta ve rutubet kokuyor. Sırtındaki kemikten kanatları okşuyorum.” Karanlığın İcadı’nı okurken lineer zaman akışından uzaklaşıyoruz. Bir girdabı ...