“Gündüzleri içini ısıtan güneşli yaz günleri, akşam olup havanın kararmasıyla yerini uzun ve kederli kış mevsimine bırakıyordu. Her şey ne de güzeldi oysa, şu kara kışlar olmasaydı. Güneşli bir yaz günü, sert rüzgârların ardından başlayan sağanak gibiydi her koğuşa dönüş. Ne zamanki ışıklar kapanıyor ve bütün mahkûmlar uykuya dalıyor işte o saatlerde bardaktan boşanırcasına dökülen yağmur damlaları gibi üzerine hücum ediyordu bütün gün kaçtığı duyguları. Günün bir iki saatinde kapattığı gözlerin ...