Ayıp, benim için her türlü anlamını yitirmiş, üstü çizilmiş, yok olmuş bir sözcüktü alt tarafı. Artık insanlardan korkacak bir şeyimin olmadığını, hakkımda ne düşündüklerine aldırmadığımı bilmek büyük bir keyifti.
Sessiz bir evde kendi sesini arayan bir kadın. Dış dünyanın beklentileri, evin gündelik düzeni, kocasının gölgesi arasında yavaşça silinen bir benlik… Ve o, bir gün çatı katına çekilir.
Orası onun sığınağı olur: Düşünme, yazma ve hayal etme mekânı. İç özgürlüğünün kalesidir ...